4 Ağustos 2014 Pazartesi

Yeni bir savaş mı, güç gösterisi mi?

1407157636_140696635218803.jpgAzerbaycan-Ermenistan cephe hattında 1994 senesinde başlayan 20 yıllık ateşkes döneminin en kanlı çatışmaları yaşanıyor. Bütün cephe hattı boyu 5 gündür süren şiddetli çatışmalarda Azerbaycan tarafından 13 asker ve 1 sivil şehit oldu. Ermenistan tarafının kayıpları konusunda çeşitli bilgiler var – bazı kaynaklar 2, bazı kaynaklar 5, bazı kaynaklar 20 askerin öldüğünü bildiriyor.


Cephede ne oluyor?
Cevabı en zor soru bu. Çünkü kimse ne olduğunu bilmiyor. İki ülkenin resmi makamları mümkün olduğunca az açıklama yapmaya çalışıyor. Yapılan açıklamalarda ise bilgi mümkün olduğunca az, propaganda mümkün olduğunca fazla.
İki ülkede de ciddi bilgi eksikliği ve bilgi kirliliği söz konusu. İki ülkede de medyada cephede yaşanan gerçeği ortaya çıkarma, savaş haberciliğinde öne çıkma mücadelesinden daha ziyade yalan haberlerle, iddialarla, söylentilerle, sahte fotoğraflarla İP, “like” toplama yarışı yaşanıyor. Cephe bölgesinden haber veren birkaç gazetecinin sesi, bu yarışmada yer alan medya kuruluşları ve sosyal medya kullanıcılarından oluşan çoğunluğun içerisinde çok zayıf kalıyor. Savaş başlamadan gerçeğin kaybolması söz konusu. Ve bu durum, “cephede ne oluyor” diye analiz yapmayı neredeyse imkansız kılıyor…
Cephe hattından çatışma ve ölüm haberleri 1 Ağustos sabahı gelmeye başladı.  Azerbaycan iktidarına yakın Azeri Press Ajansı (APA) 8 askerin şehit olduğunu duyurdu. Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada ise Ermenistan askerlerinin Ağdam ve Terter illerinde temas hattını geçmeye çalıştığı, çıkan çatışmada Azerbaycan ordusunun kayıp verdiği bildirildi. Bakanlık, cephenin bu bölgesinde şehit sayısına ilişkin bir açıklama yapmazken sadece Azerbaycan-Ermenistan sınırında bulunan Gazah ilinde yaşanan çatışmada bir askerin şehit olduğunu duyurmakla yetindi.
1407157585_qazax-shehid.jpgAçıklamadaki belirsizlik gün boyu medyada ve sosyal medyada çeşitli spekülasyonların türemesine revaç verdi. Kayıpların daha fazla olduğu, Azerbaycan’ın çatışma yaşanan bölgelerindeki köylerin boşaltıldığı iddia edildi. Resmi kaynaklar suskunluğunu sürdürürken ve Azerbaycan televizyonları yayın akışında her hangi değişiklik yapmazken, yarı-resmi kaynak konumundaki APA ajansı önce şehit sayısının 9’a yükseldiğini duyurdu, ardından yanlışlık olduğunu bildirerek 8 rakamında karar kıldı. Belirsizlik ve sosyal medya üzerinden yürütülen “savaş”  sürerken Azerbaycan medyasında 51 Ermeni askerinin öldürüldüğüne ilişkin haberler yer almaya başladı. Kısa süre sonra haberin “kaynağı” olarak gösterilen Twitter’daki “Ermeni gazeteci” hesabının sahte olduğu ortaya çıktı.
Azerbaycan Savunma Bakanlığı yalnız 1 Ağustos’ta akşama doğru açıklama yaparak 3 gündür süren çatışmalarda 8 askerin şehit olduğunu bildirdi. Ancak bu gecikmiş açıklama medyadaki yalan furyasını ve bilgi kirliliğini önlemeye yetmedi.
Ermeni haber kaynakları ise Azerbaycan ordusunun Dağlık Karabağ bölgesinde temas hattını geçmeye çalıştığını duyurdu. France Presse Ajansına konuşan Ermeni kaynakları Azerbaycan keşif-sabotaj gruplarının Dağlık Karabağ’a girmeye çalıştığını, ancak pusuya düştüğünü ve 14 kayıp verdiğini iddia etti. Söz konusu kaynak Ermeni tarafının her hangi kayıp vermediğini belirtirken “Özgürlük” Radyosunun ermeni servisi 2 Ermeni askerinin öldüğünü duyurdu.
1407157611_771729448123.jpg2 Ağustos sabahı yine şehit haberiyle açıldı. Azerbaycan ordusunun 4 askerinin daha çatışmalarda şehit olduğu açıklandı. Bodrumda tatilde olan Savunma Bakanı Zakir Hasanov’un geri döndüğü ve cephe bölgesine gittiği duyurulurken, Azerbaycan ordusunun Ermeni mevzilerine füze fırlattığına, cephe bölgesinde top sesleri duyulduğuna ilişkin yalan haberler medya mekanını işgal etti. 3 Ağustos’da ise yalan haberler “işgal altındaki iki ilin kurtarılmasına” kadar vardı…
Ermeni medyasında da benzer durum söz konusuydu. Bazı haber siteleri Ermenistan Savunma Bakanlığını kaynak göstererek 20 Ermeni askerinin öldüğünü duyurdu, ancak kısa süre bu haber yayından kaldırıldı. Savunma Bakanlığı, kendi haberini yalanladı. Ardından bazı siteler Ermeni tarafının hiç kayıp vermediğini bildirirken, bazıları ölü sayısını 5 olarak açıkladı. Savunma Bakanlığı ise en son 3 rakamı üzerinde durdu…
Bütün bu iddialar süregelirken cephe bölgesindeki çatışmalar halen devam ediyor. Ancak halen cephedeki çatışmanın fitilini kimin ateşlediği, hangi tarafın ve hangi amaçla gerilimi yükseltmeye çalıştığı belli değil ve görüşüne bakılırsa, olmayacak.
Azerbaycanlı askeri uzman Üzeyir Caferov’a göre, Ermenistan’ın suçunu hiç kimse inkar edemez, ancak Azerbaycan askeri yönetiminin de kendi sorumluluğunu itiraf etmesi gerekiyor. Azerbaycan’ın ateşkes dönemindeki en büyük kaybını verdiğini, trajedinin kapsamının çok büyük olduğunu vurgulayan Caferov,  echo.az’a açıklamasında Savunma Bakanlığının “düşmanın girişimi başarıyla önlenmiştir” açıklamasını sert sözlerle eleştiriyor: “Askeri bilgisi olan her kes genelde saldıran tarafın kaybının kendini savunan taraftan fazla olduğunu biliyor. Eğer Savunma Bakanlığının bildirdiği gibi, Ermeni tarafı saldırmışsa, neden bizim kaybımız daha fazla? Böyle olsaydı, Ermenilerin cesetlerinin en azından ara bölgede kalması gerekiyordu. Askeri yönetimin çok ciddi hataya yol verdiğini ve bunun sonucunda ciddi kayıp verdiğimizi kabul etmek gerekiyor. Bu hatadan ve düşmanın sinsiliğinden ders almamız gerekiyor”.
Diğer askeri uzman, Doktrin Askeri Araştırmalar Merkezi Başkanı  Cesur Sümerinli ise Azerbaycan iktidarının kendisine yönelik siyasi baskıları savaşla zararsızlaştırmaya çalıştığını iddia ediyor. Sümerinli, sosyal medya üzerinden yaptığı yorumlarda ateşkesin çoğu zaman iki tarafın da bilerek izlediği plan çerçevesinde ihlal edildiğini ve bu sürecin uluslararası güçlerin de kontrolünde olduğunu bildiriyor.
Son 4-5 yılda cephedeki gerilimlerin siyasi olaylarla aynı zamana denk geldiğini hatırlatan askeri uzman, siyasi tutuklular, basın özgürlüğü, demokrasi konusunda baskıların arttığı dönemlerde cephede gerilimin yükseldiğine dikkat çekiyor. Cesur Sümerinli, bu sonuca 2003’ten beri yaşanan asker ölümleri ile ilgili istatistikleri araştırırken vardıklarını bildiriyor ve yüzde-yüz emin olmasa dahi, bu kanaati benimsediklerini vurguluyor.
Cephedeki gerilimin ülke içi durumla ilgisinin olduğunu savunan tek Cesur Sümerinli de değil. Azerbaycan muhalefeti çoğunlukla aynı görüşte. Muhalefetin iddiasına göre, son günlerde insan hakları savunucuları Leyla Yunus ve Resul Ceferov’un, muhalif Müsavat Partisi Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Ferec Kerimov’un tutuklanması, “Azatlık” gazetesinin yayınının durdurulması, Müsavat Partisi yetkilisi Yadigar Sadıgov’un tutuklu bulunduğu cezaevinden gizli şekilde daha ağır şartlar altındaki cezaevine nakledilmesi ile cephede yaşanan gerilim arasında bir bağlantı var.
Çok ilginçtir, Rus basını da özellikle Leyla Yunus’un tutuklanmasıyla gerilim arasında bir bağlantı olduğunu yazıyor. Ancak farklı “gerekçeyle”. Mesela, centrasia.ru sitesinde cephedeki gerilimle ilgili yoruma bakılırsa, Washington Leyla Yunus’un tutuklanmasından dolayı kızdığı için Azerbaycan’ı cezalandırıyor olabilir. Azerbaycan'da iktidara yakın bazı gazeteciler de bu tezi savunuyor.
Sebep Avrasya Birliği mi?
Azerbaycan-Ermenistan cephe hattındaki bu gerilim ve bu gerilimin nedeniyle ilgili tartışmalar bilgi kirliliği fonunda devam ederken başka bir haber gündeme bomba gibi düştü – Azerbaycan ve Ermenistan cumhurbaşkanlarının 8 veya 9 Ağustos’da Soçi’de bir araya geleceği duyuruldu. Haberin hem zamanlaması, hem içeriği ilginçti. Zira her kes Aliyev-Sarkisyan görüşmesinin Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın girişimiyle ve Paris’de gerçekleşeceğini bekliyordu. Daha birkaç hafta öncesine kadar Paris görüşmesine hazırlık yapıldığına ilişkin haberler duyuluyordu. İşte bu nedenle uzun bir aradan sonra cumhurbaşkanlarının Avrupa’da değil, Soçi’de – Rusya’nın patronajlığı altında bir araya gelecek olması cephedeki gerilimde “Rus izi” aranmasına neden oldu. Putin’in üçüncü kez  Devlet Başkanı görevine geldikten sonra bir kez daha iki ülke Cumhurbaşkanını bir araya getirme girişiminde bulunmazken şimdi bu sürprize gerek duyması da bu arayışları güçlendiren çok önemli bir detay…
Azerbaycan basınında yer alan iddialara göre, cephedeki çatışmalar ve beklenen Paris görüşmesi yerine belirlenen sürpriz Soçi görüşmesi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “Güney Kafkasya’nın ağasının” kim olduğuna ilişkin uyarısı niteliği taşıyor.
1407157717_8fd737f6-17c6-4e27-9837-f60fb873d2f4cx0cy12cw0mw1024sn.jpgÜlkede yayınlanan “Yeni Müsavat” gazetesi bütün ciddi ihtimallerin  “Rus izi”ne götürdüğünü yazıyor. Gazete, bir-biriyle çelişkili görünen iki ihtimalden yola çıkıyor. Birinci ihtimale göre, Moskova Avrasya Birliği’ne üyelik taleplerini reddeden Azerbaycan’ı cezalandırmak istiyor ve gerek Washington’a, Brüksel’e, gerekse de Bakü’ye halen bölgedeki durumu ve Dağlık Karabağ sorununu kendi kontrolü altında tuttuğunu hatırlatıyor. Bunun tamamen tersi olan ikinci ihtimale göre ise Putin temmuzda Bakü’ye gönderdiği Duma Başkanı Narışkin, Başbakan Yardımcısı Rogozin, Dışişleri Bakanı Lavrov gibi isimler aracılığıyla gerçekleştirdiği görüşmeler sonucu Aliyev’le gerek Avrasya Birliği’ne girme, gerek Batı’yla mesafeyi koruma konusunda anlaşma sağladı. Ve bunun karşılığında Bakü’ye “mini savaş” ve işgal altındaki bir-iki ili “kurtarma” ödülü vaat etti. Gazete hatta Kremlin’in bu iki çelişkili görünen adımı birlikte atmış olabileceğine de ihtimal veriyor – yani YM’in iddiasına göre, Moskova hem Erivan’a, hem Bakü’ye “güç gösterisi” izni vermiş olabilir.
Ermeni basınının “Rus izi”ne ilişkin ihtimali ise biraz farklı. Bu ihtimale göre, Rusya Ermenistan’a ders vermeye çalışıyor. Peki neden? Bazı ermeni analistler bunu Buenos Ayres ziyareti sırasında Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın Azerbaycan’a silah satmasından dolayı Rusya’yı eleştirmesiyle ve Dağlık Karabağ ayrılıkçılarının bölgeye Rus barış gücü yerleştirmesine karçı çıkması ile açıklıyor. Bazı Ermeni uzmanlar ise Rusya için Ermenistan’ı savunmanın hayati konu olduğunu ve Moskova’nın bu ülkenin garantörü konumunda olduğunu söyleyerek bu ihtimali reddediyor.
Çoğu Rus uzmanlar da Azerbaycan-Ermenistan cephe hattındaki gerilimle Rusya’nın Avrasya İttifakı projesi arasında bağ olduğu görüşünde. Ancak Azerbaycanlı uzmanlardan farklı olarak onlar gerilimin fitilini Batı’nın ateşlediğini bildiriyorlar. Nezavisimaya Gazeta’ya konuşan Rus uzman Andrey Areşev Avrasya Birliği’ne entegrasyon politikası yürüten Erivan’ın Batı’nın baskılarına maruz kaldığını ve Dağlık Karabağ etrafındaki son gerilimin de bu sistematik baskıların bir parçası olabileceğini söylüyor. Areşev, Batı’nın Rusya sınırlarındaki diğer çatışmaları da körükleyebileceğini iddia ediyor. Rus uzmana göre, bütün bunların amacı Rusya sınırları etrafında çatışmalar zincirini yoğunlaştırmak ve Moskova’yı birkaç cephe arasında zor duruma düşürmek olabilir.
“Kommersant”a konuşan Siyasi Araştırmalar Merkezi Başkanı Andrey Fyodorov da Dağlık Karabağ etrafındaki gerilime jeopolitik çerçevede bakmak gerektiğini bildiriyor. Fyodorov, ekim ayında Ermenistan’ın Avrasya Ekonomi İttifakı’na üye olması gerektiğini, Batı’nın bunu asla istemediğini söylüyor: “Bu durumda Ermenistan’ın Avrasya entegrasyon zincirinin zayıf halkası olarak göstermek Batı’nın işine yarayabilir”. Fyodorov, gerilimin artmasının Putin’in en önemli entegrasyon projesini engellemeye çalışan Batı’nın çıkarlarına uygun olduğunu iddia ediyor.
Ermeni yanlısı yayınlarıyla dikkat çeken Regnum ajansında konuya ilişkin bir makale yayımlayan Ermeni uzmanı Anuş Levonyan da Moskova merkezli bu iddiaları destekliyor ve hatta iddianın kapsamını genişleterek gerilimin artmasından dolayı Türkiye, Kazakistan ve bir anlamda Belarus’u da suçluyor. Levonyan’a göre, bu ülkeler Dağlık Karabağ sorunu çözülmeden  Ermenistan’ın Gümrük Birliği ve Avrasya İttifakına üyeliğini istemiyor. Ermeni uzman, Bakü ve Ankara’nın Erivan’ın Gümrük Birliği’ne üyeliğinin Ermenistan’ın ekonomik ablukadan çıkmasını sağlayacağını anladığını iddia ederken, Kazakistan’ın da din ve kan bağı olan Azerbaycan’ı desteklediğini bildiriyor. Belarus’a gelince, Lukaşenko’nun “toprak bütünlüğünü ihlal eden her kese ilkesel olarak karşı” pozisyon sergilediğine dikkat çeken Levonyan, bütün bunların Ermenistan’ın durumunu zorlaştırdığını yazıyor.  Ermeni uzman, Azerbaycan’ın bütün bunlardan cesaret alarak bölgede gerilimi arttırdığını vurguluyor.
1407157749_61e08d2a-c544-4c32-840c-81da39004e4emw1024sn.jpgÇatışma savaşa dönüşür mü?
Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya uzmanları olayların savaşa dönüşmesi ihtimalini zayıf görüyor. Çünkü uluslararası güçler – Batı ve hatta zaman-zaman “mini savaşlarla” taraflara küçük dersler verse dahi Rusya -  bölgede savaş istemiyor. Ancak sorun şu ki, Moskova, Dağlık Karabağ ihtilafının çözülmesini de istemiyor. Çünkü Dağlık Karabağ, Güney Osetya, Abhazya, Transinyester ve en son olarak Donbass gibi sorunlar Rusya’nın eski Sovyet mekanı üzerindeki etkisini koruması için kullandığı en önemli araçlar. Rus uzman Oleg Panfilov’un söylediği gibi, bu sorunların çözümü karşısındaki en büyük engel Rusya: “Bu engel ortadan kalktığı anda sorun çözülecek, Kafkasya geçen asırlardaki gibi yaşayacak”.
Gönül Şamilkızı - TRT Türk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara