Büyük Adamdı,
Büyük Azerbaycanlıydı Mehmet Kengerli. Kelimenin gerçek anlamıyla Büyüktü, kelimenin
gerçek anlamıyla Azerbaycanlıydı. Yaşamıyla, mücadelesiyle, 94 yaşına kadar hiç
unutmadığı gelenekleriyle, töreleriyle, her lehçesine bile vakıf olduğu diliyle,
dünyadan göç ettiği güne kadar yaşattığı değerleriyle…
Karabağlıydı
Mehmet Kengerli. “10 Ocak 1914’te
Karabağ’da doğdum” diyordu kendi yazdığı biyografisinde.
14 YAŞLI GİZLİ MÜSAVATÇI
14 YAŞLI GİZLİ MÜSAVATÇI
Siyaset ve
istiklal mücadelesinin içine girdiğinde daha 14 yaşındaydı. 1928 senesinde Azerbaycan
Milli Müsavat Halk Partisi’nin yeraltı teşkilatlarından olan “Genç Azer”
harekatına katılmıştı. İlk görevi Karabağ’ın Akdere, Terter, Berde, Ağdam illerinde
Rus kuvvetlerine karşı gizli faaliyet gösteren “Müsavat” Partisi grupları
arasında kuryelikti…
Rus işgal
kuvvetlerine karşı Karabağ’da çıkan halk ayaklanmasına yakınlarının katılması
nedeniyle ilk, orta ve lise tahsilini değişik okullarda bitirmiş, 1933 yılında Tıp Fakültesinin Rusça bölümünü
kazansa da daha önce öğrenci hareketlerine katıldığı için kaydını sildirmişti.
Ardından aile dostlarının yardımı ile Leningrad Askeri Tıp Akademisi’ni girerek
1939 senesinde doktor olarak mezun olmuştu.
Sovyet Ordusunda
Dr.Yüzbaşı rütbesi ile görevdeyken, Kasım 1939’da patlak veren Sovyet-Fin
savaşında Primorsk’dan cepheye sevkedilmiş, 19 Şubat 1940’ta Kotka şehri
civarıda Finlilere esir düşmüştü. Birkaç hafta sonra karşılıklı esir değişimi çerçevesinde
iade edilmişti, ancak artık Ruslar için “şüpheli”ydi. Novgorod’a götürülerek
“neden esir düştün” diye sorgulanmış, takibe alınmıştı…
1940 senesi Ağustos ayının ilk haftasında Sovyetlerin
Baltık Ülkelerine karşı başlattığı harekatta Estonya’nın Tartu şehrine gönderilmiş,
daha sonra Viljandi’ye, oradan Purnu’ya, Eylül 1940’da Letonya’nın Sigulda kasabasına, kısa bir süre
sonra da Belarus’un Gomel kentine sevkedilerek yerli halkla temas ettiği
gerekçesile işgal altındaki bölgelerden uzaklaştırılmıştı.
KIRIM YARASI
1941’de
Rus-Alman Savaşının başlamasından sonra ağustos ayında İran’a gönderilmiş, kısa
süre sonra ikinci bir emirle geri çekilerek Kırım Cephesine sevk edilmişti.
Onu en çok
yaralayan ve Sovyet Ordusundan kaçmayı düşündüren olay da Kırım’da yaşanmıştı.
Şubat
1942’de Feodosya yakınlığındaki bir köyde rejim aleyhtarı 15 Kırımlı mücahit cephe
arkasında herkesin gözleri önünde Stalin’in Kırım’a büyük yetkilerle gönderdiği
Yahudi asıllı Mehlis’in hain kurşunları ile şehit edilmişti.
Sarsılmıştı Dr.Yüzbaşı
Mehmet Kengerli bu olaydan. Almanların
tarafına geçmeyi düşünmüş, fakat buna lüzum kalmadan Almanların Yıldırım
Taarruzu sonucu, yaralı olarak esir düşmüş, Berlin’in banliyölerinden Wustrau’ya
götürülmüştü.
RESULZADE
İLE KARŞILAŞMA
Kader, 14
yaşında Karabağ’da Gizli Müsavat teşkilatı için kuryelik yapan Kengerli’nin
karşısına Müsavat’ı ikinci kez bu uzak Avrupa toprağında çıkartmıştı. O dönem
Berlin’de bulunan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurucusu, Müsavat Partisi lideri
Mehmet Emin Resulzade ile tanışmıştı. 6-9
Kasım 1943 ‘de Almanlar tarafından Berlin’de düzenlenen Azerbaycan’ın Sivil ve
Askeri Örgütlerinin Birinci Kurultayına “müşahit” sıfatıyla katılmış, istiklal
mücadelesi içerisinde kendisini yetiştirmeye başlamıştı.
Ardından Ukrayna’nın
Herson, Nikolayev ve Odessa şehirlerinde Almanlar tarafından kurulan Sahra
Hastanesinde göreve gönderilmiş, kısa süre sonra Romanya’nın Köstence şehrine
gönderilmişti. Resulzade ile yolları ikinci kez burada kesişmişti. Resulzade o
dönem Türkiye’nin Bürkeş Büyükelçisi Hamdullah Suphi Tanrıöver’in rezidansında
misafir olarak kalıyordu…
1944 yılında
Romanya Kralı aleyhine başlayan ayaklanma hareketinden sonra Macaristan’a geçen
Kengerli, Platonsee-Platon Gölü yakınındaki Balkardi bölgesinde bir hava
saldırısında yaralanmış, Avusturya’nın Graz kentinde tedavi edildikten sonra
Mayıs ayının ilk haftasında Amerikan Silahlı Kuvvetlerinin eline geçmişti.
İSTİKLAL
YOLU
1946
senesinde Kengerli artık Azerbaycan istiklal mücadelesinin aktif fertlerinden birisiydi. Mehmet Emin Resulzade’nin talimatı üzerine Münih’te başkanlığını üstlendiği “Azerbaycan Demokrat Birliği”ni kurarak, Almanya’da
bulunan
Azerbaycan Türklerinin Türkiye’ye gelmeleri için çaba gösteriyordu.
1947 yılının
kışında Almanya’nın Mittenwald Toplama Kampında bulunan 101 Azerbaycan
Türkü’nün Almanlar tarafından zorla göçe tabi tutulan milletlerden
sayılamayacakları ve Sovyetler Birliği vatandaşları oldukları gerekçesi ile Ruslara
teslim edilecekleri açıklandı. Esir Azerbaycanlılar
teslim edilmek üzere Melrichstadt’da götürülürken Kengerli devreye girmiş, Amerikan Askeri yetkilileri ile yaptığı görüşmeler
sonucu bu felaketi önlemiş ve Azerbaycanlıların Amerikan işgal bölgesinde
kalmalarını sağlamıştı. Bu olay dönemin Alman basınına “101’ler idamdan döndü” diye
yansımıştı…
Mehmet Emin
Resulzade 1947 yılının ikinci yarısında Türkiye’ye döndüğü zaman Kengerli’yi
Avrupa’daki Uluslararası Kuruluşlarla Rusya mahkumu gayri Rus milletlerin milli
teşkilatlarında Azerbaycan Milli Merkezi’ni temsilen görevlendirmişti.
Kengerli, toplantı
ve gösteri yasağına rağmen Amerikan işgal bölgesindeki Münih şehrinde 28 Mayıs
1948’de Azerbaycan’ın istiklalinin 30.yılını kutlama toplantısı düzenlemişti. Kafkasya, Kuzey Kafkasya, Kırım, İdil-Ural, Türkistan
ve Baltık ülkeleri temsilcilerinin katıldığı bu kutlama, savaş sonrası ilk milli
ve siyasi toplantıydı. Haber dönemin Alman basınında geniş yer almış ve müttefiklerin
de dikkatini çekmişti. Bu toplantının
ardından ABD’den bir Bilim Heyeti 5 gün Azerbaycan konusu üzerinde Kengerli
ile görüşmeler yapmıştı…
1948 senesinde Mehmet Kengerli’nin Münih’deki
ofisi Rus askerleri tarafından basıldı. Rus ordusunda görevli bir Tatarın bir gün önce
yaptığı uyarı sayesinde Kengerli ele geçmeden kurtulmuştu, ama teşkilatın bazı
evrakları ve mühürü askerlerin eline geçmişti.
Ancak
Kengerli, mücadeleyi sürdürüyordu. 1950 senesinin Kasım ayında Rusya mahkumu gayri
Rus milletlerin siyasi misyonlarını teşkil eden Ukrayna, Belarusya, Kazan,
Kırım, Gürcistan, Türkistan ve Azerbaycan Milli Merkezlerinin Münih’te düzenledikleri
müşterek anti Sovyet konferansına Azerbaycan’ı temsilen katılmış, Konferansın
BM ve Batı Dünyasına Ülkelerin Sovyet
işgalinden kurtarılması için yayınladığı Deklarasyona Azerbaycan Milli Merkezi adına
imza atmıştı. “Halkların Anti Bolşevik Blokunda -ABN’da Azerbaycan’ı temsil etme
görevi de Kengerli’deydi…
BAŞARI
ABİDESİ
Mehmet
Kengerli, 1952 senesinde Almanya’dan Türkiye’ye geldi.
Kendi
mesleğinde çok başarılıydı, bu sayede muhacir olarak geldiği ülkede
başhekimlikten Kızılay Merkez Kurulu üyeliğine, Ankara Üniversitesi’nde öğretim
görevlisinden Türkiye’nin Bonn Büyükelçiliğinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Baş
müşavirliğine kadar çeşitli kademelerde, saygın görevlerde bulunmayı başardı.
Devletin
verdiği her görevi başarıyla yerine getirmek onun hayat tarzıydı.
1963
senesinde Kıbrıs Rumlarınca ada Türklerine yapılan katliamın ardından Türkiye
Kızılay Derneği ve Uluslararası Kızılhaç Örgütünü temsilen bölgeye gitmiş;
Lefkoşe’de Kızılay Hastanesini kurmuş, bu sırada İngilizler tarafından 72 saat
enterne edilmişti.
1965
senesinde Pakistan’la - Hindistan arasında çıkan Keşmir Savaşında, Sağlık Ekibi
başkanı olarak Pakistan’a gitmiş, ön ve arka cephedeki hastanelerde başarılı
hizmetlerinden dolayı Pakistan Parlamentosunca “Yüksek Liyakat Madalyası” ile
teltif edilmişti.
TEK DERDİ
AZERBAYCAN’DI…
Ancak hangi
görevde olursa olsun, ne yaparsa yapsın, asla unutmadığı, aksatmadığı en önemli
mücadelesinin, en önemli işinin tek adı vardı – Azerbaycan! Mehmet Kengerli, Resulzade’nin
yaktığı istiklal ateşinin en yorulmaz taşıyıcısı, Azerbaycan’ın bağımsızlığının
en ateşli savunucusuydu.
Türkiye’ye
geldikten sonra yine Mehmet Emin
Resulzade ile birlikteydi. Görev için bir süreliğine Sivas’a gitmiş, ardından
yeniden Ankara’ya dönmüştü. Müsavat
Partisi, Azerbaycan Milli Merkezi ve Azerbaycan Kültür Derneği’nin faaliyetlerinde
yer alıyordu. Mehmet Emin Resulzade Ankara’da son günlerini yaşadığında yanı başında,
Resulzade’nin vefatının ardından yine onun yolundaydı.
Azerbaycan
Kültür Derneği başkanlığını ve Divan Başkanlığını yaptığı yıllarda da, dernekte
resmi görev almamasına rağmen aksakallığını sürdürdüğü dönemlerde de herkes
için “ak saçlı bilge” idi.
Bağımsız
Azerbaycan’ın çoğu kişi için hayal bile olmadığı yıllarda da istiklal mücadelesinin
önlerindeydi, 1990’lı yılların başlarında Azerbaycan’da bağımsızlık ateşi yakılıp,
ömrünü verdiği dava neticeye vardığında da.
Dava
arkadaşları Cemil Ünal ve Ahmet Karaca ile birlikte Müsavat mirasını Azerbaycan’a
taşıyan da O idi, Ankara’da bağımsız
Azerbaycan’ın bayrağını ilk Azerbaycan Büyükelçiliği binasına asan da.
Azerbaycan’dan
gelen herkesi bağrına basan da o idi, Azerbaycan’daki dava için elinden gelenin
fazlasını yapan da…
Bugün şahsen
tanıma fırsatına erişemediğim için hep çok üzüldüğüm, hakkında konuşulanları,
anlatılanları büyük bir hayranlıkla dinlediğim o Büyük Adam’ın, tek derdi
Azerbaycan olan “ak saçlı bilge”nin, “koca çınar”ın doğum günü.
Sevgiyle,
şükranla anıyorum…
(Kaynak: Azerbaycan dergisi, temmuz-ağustos 2006)
Əlinə sağlıq! Birnəfəsə oxudum, bəyəndim. Sağ ol
YanıtlaSil