25 Ağustos 2014 Pazartesi

Minsk görüşmesi umut mu?

Rusya ile Ukrayna arasındaki ilan olunmamış savaş sonucunda ölenlerin sayısı 2000’i geçti. Bu, BM’nin açıkladığı rakam. Gerçek rakam daha fazla – çünkü Rusya, Ukrayna’ya gönderdiği “gönüllülerin” ölüm istatistiklerini gizli tutuyor.  
Donetsk ve Lugansk’ta Rusya’nın teşvikiyle yapılan sözde referandumdan geçen 100 gün içerisinde yaralanan insanların sayısı ise 5 binin üzerinde. 

Bölgedeki çatışmalarda her gün yaklaşık 70 kişi hayatını kaybediyor. Bunların üçte birinden fazlası siviller. Son günlerde ölü sayısında ciddi artış var, çünkü çatışmalar şehirlerin içerilerine doğru ilerliyor.  
400 binden fazla Ukraynalı çatışmalar nedeniyle evlerini terk etmiş. Bu da BM’nin açıkladığı rakam. Ancak gerçekte evlerini terk eden insanların sayısının 1 milyondan fazla olduğu bildiriliyor.  Yaklaşık 200 bin kişi Rusya’ya sığınmış.  Ukraynalılara kapı açan diğer ülkeler Polonya ve Belarus.  Donetsk ve Lugansk’daki insanların büyük bir kısmı ise Ukrayna sınırları içerisinde kalmayı tercih etmiş – Dneprepetrovsk’dan Ujgorod’a, Harkov’dan Odessa’ya kadar…
Bölgedeki evlerin yaklaşık %60’ı çatışmalardan zarar görmüş.  Çoğu fabrikaların, madenlerin faaliyeti durdurulmuş, sanayi üretimi dibe vurmuş, çoğu okullar dağılmış, bölgedeki üniversiteler kapalı…
Savaşın sonu ise görünmüyor. Ukrayna ordusu ayrılıkçıların kontrol ettiği bölgelerin sınırlarını daraltsa ve birkaç ay evvelkine göre daha başarılı olsa dahi, Rusya destekli karşı hamleleri önlemekte zorlanıyor. Son haftalarda Rusya’dan gelen “gönüllü” sayısında düşüş görülse dahi, ayrılıkçıların kontrolündeki sınırdan Lugansk ve Donetsk’e Rus askeri araçlarının, keşif-sabotaj gruplarının geçişi engellenemiyor. Bugün itibarile Kırım’daki ve Transdinyester’deki birlikler de hesaba katılırsa, Ukrayna sınırında Rusya’nın yaklaşık 47 bin askerinin bulunduğu bildiriliyor.
Minsk görüşmesi umut mu?
Bütün bu şartlar altında Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko yarın Belarus’un başkenti Minsk’de Gümrük Birliği ülkeleri liderleri ile bir araya geliyor.  Ancak Poroşenko, Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüşmeye yalnız gitmiyor. Ukrayna Cumhurbaşkanının isteği üzerine Avrupa Birliği’nin 3 komiseri de görüşmede hazır bulunacak. Peki bu görüşme bir umut mu? Söylemek çok zor, ama maalesef, büyük olasılıkla, hayır.
Çünkü bugünkü ilan olunmamış savaşa neden olan “şartlarda” her hangi değişiklik yok.
Ukrayna yönetimi güneydoğudaki vatandaşlarına özel idari, dil ve hatta vergi statüsü vermeye hazır. Cumhurbaşkanı Poroşenko, daha adaylığı öne sürdüğü dönemde bölgelerin idari statüsünün arttırılması için Anayasa değişikliği önerisinde bulunmuştu. Geçtiğimiz ay ise Poroşenko Anayasa değişikliği çağrısını yinelemiş, vilayet konseylerine erken seçimlerin yapılmasını önermişti.  Ancak Kiev, bütün bunların yalnız ayrılıkçıların silah bırakması ve Rusya sınırında kontrolün tam olarak sağlanması şartıyla gerçekleşebileceğini vurguluyor.
Batı’nın tavrı en başından homojen değil. ABD ve Avrupa her ne kadar söylem birliği sergilemeye çalışsa dahi, Kırım’ın işgalinden itibaren (belki de daha önceden – Ukrayna ile ortaklık görüşmelerinin başladığı tarihten itibaren demek gerekiyor) Kiev’e destek konusunda eylem birliği içerisinde değil. Özellikle de Avrupa Birliği’nin hem Ukrayna’yı “Avrupa ailesine” alıp, hem Rusya ile ilişkileri bozmama hayalperestliği sonucunda Moskova’yın saldırgan davranışlarında en ufak gerileme bile gözlemlenmiyor.  ABD Ukrayna’ya destek konusunda daha somut davranma eğilimindeyken Brüksel halen Rusya’yı ikna etmekle sorunu çözebileceğini umuyor.  Elbette, bunu AB’nin tamamına ait etmek doğru değil, örneğin, Ukrayna’nın Polonya, Baltik ülkeleri gibi sınır komşuları Rusya’yı durdurmak için daha sert adımlar atılması gerektiğini savunuyor. Ancak AB’nin lokomotifleri, özellikle de Almanya Rusya ile ilişkilerdeki statükoyu korumadan yana. Hatta zaman-zaman Berlin’in söylemlerinin Kremlin’in tutumu ile örtüştüğünü bile söylemek mümkün.
Bütün bu görüş ayrılıklarına ve AB’nin davranışlarındaki soru işaretlerine rağmen, Brüksel’in sorunun çözümünden yana olduğu konusunda bir kuşku yok…
Ancak konu Rusya’ya gelince iş değişiyor. Kremlin, defalarca Kiev’den çatışmalara son verilmesini talep etse dahi, açık kanıtların olmasına rağmen, ayrılıkçılara askeri yardım yaptığını reddediyor.   Moskova, çatışmaların sona ermesi için dört şart öne sürüyor. Bunlardan birincisi Kırım’ın Rusya toprağı olmasının Ukrayna ve uluslararası toplum tarafından kabul edilmesi. Aslında Ukrayna bu şartta biraz şekil, Kremlin’in istediği Batı’nın Kırım’ın işgalini kabullenmesi.  Moskova’nın diğer şartı Kiev’in NATO üyesi olmayacağını yazılı olarak duyurması ve NATO ile her türlü işbirliğinden vazgeçme garantisi vermesi.  Putin’in üçüncü şartı ayrılıkçıların çatışmanın tarafı olarak kabul edilmesi, dördüncü şartı ise Ukrayna’nın federalleşmesi.  
Rusya’nın şartlarını kabul etmek Kiev için intihar olur
Ancak Kiev’in bu şartları kabul etmesi mümkün görünmüyor.  Hatta yönetim istese bile, neredeyse bir senedir Batı’ya entegrasyon ve egemenlik mücadelesi veren, yüzlerce kayıp veren Ukrayna halkına Kırım’ın işgalini, ülkenin bölünmesi ve egemenliğin kaybı anlamına gelen federasyonu kabul ettirmeye çalışmak sadece bir intihar girişimi olabilir.
Ancak öyle veya böyle, Ukrayna için barış veya uzun süreli ateşkes çok önemli. Çünkü çatışma devam ettiği sürece ülkenin zaten çökmüş ekonomisi dağılmanın eşiğine geliyor. Karşıdan kış geliyor ve Rusya’nın doğalgazı kesmesi nedeniyle Kiev, dondurucu soğuklarla baş etmek zorunda kalacak.  Bir tarafta savaş sürerken diğer tarafta ekonomik ve sosyal sorunlar Ukrayna için hayati reformları engelleyeceği gibi, ülke içi siyasi ihtilafları da tetikleyecek. Dolayısıyla, çözüm şart. Ukrayna yönetimi bunun farkında. Ama sorun şu ki, çözümün anahtarı Ukrayna’da değil…
Putin-Merkel planı  
Rus basını Putin’in Minsk’teki görüşmelere Ukrayna’nın doğusuna özel statü verilmesi, Ukrayna’nın askeri ittifaklara üye olmayacağını ve NATO üyesi olmayacağını teyit etmesi gibi şartlarla gideceğini yazıyor. Görüşmelerdeki diğer konu başlıklarının ise doğalgaz ve Ukrayna’ya savaştan sonra verilecek ekonomik destek olacağı bildiriliyor.
Konunun ilginç noktası bütün bu konularda Putin’le Almanya Başbakanı Merkel’in pozisyonlarının örtüşüyor olması.  Batı basını, birkaç haftadır AB ile Rusya’nın Ukrayna’ya Kırım’a yönelik iddiasından vazgeçmesi durumunda  mevcut sınırlarının korunması ve ekonomik destek garantisi vadeden plan üzerinde anlaştığını yazıyor.
Merkel’in Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO’ya entegrasyonuna karşı olduğu uzun zamandır biliniyor. Daha 2008 senesinde Bükreş zirvesinde Merkel bu iki devletin NATO’ya üyelik için faaliyet planı elde etmesini engellemişti.
Son aylarda ise Almanya ve Rusya’nın söylemleri arasında ciddi bir benzerlik dikkat çekiyor. Bu benzerlik Almanya Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel’in açıklamalarıyla iyice gün yüzüne çıkmış oldu. Gabriel, Kırım’ın Ukrayna’ya geri dönmesi şansının az olduğunu vurgularken Ukrayna’nın federalleşmesinin “akıllı konseptini” bulmanın gerekli olduğunu, Rusça konuşan bölgelere özel statü verilebileceğini söyledi. Başbakan Yardımcısı ülkesinin Ukrayna yönetimine askeri yardımda bulunmayacağının altını çizerken Donbass bölgesinin yeniden yapılanması için ekonomik yardım yapmaya hazır olduklarını vurguladı.
Gerçi Merkel Kiev’de yardımcısının “federasyon”dan kastının Ukrayna’nın önerdiği “merkezden uzaklaşma” olduğunu söyledi, Almanya tipli federasyon öngördüklerini bildirdi. Ancak mesele şu ki, Alman usulü federalleşme toprak üzerinde tam hak öngörüyor, Ukrayna’nın kastettiği “merkezden uzaklaşma” ise bu değil.  Öyle veya böyle, Almanya’nın son günlerde söylemlerine dahil ettiği “federasyon” Ukrayna için tehlike çanlarının çalındığının işareti…
Öte yandan, Merkel Kiev’de bununla da yetinmedi ve Rusya’ya karşı yeni yaptırımlara gerek görmediğini söyledi.  Donbass’ın yeniden yapılanması için 500 milyon Euro yardım yapmaya hazır olduklarını belirten Merkel, her türlü savaş olasılığını reddettiklerini bildirdi.  
Ülkesine geri döndükten sonra ARD’ye verdiği ve artık anonsu yapılan röportajda ise Almanya Başbakanı “Elbette, Ukrayna halkının kendi yolunu seçme ve bu yönde faaliyet gösterme hakkı var, ancak bu faaliyetlerin Rusya’ya zarar vermemesi gerekiyor” diye Kremlin’in retoriği ile örtüşen bir cümle kurdu.
Peki ne anlama geliyor bu cümle? Cevabını Batı ve Rus basınında yer alan iki analizde bulmak mümkün.
İlk haber-analiz Reuters’dan. Ajansın haberine göre, Avrupalı liderler Ukrayna’nın ülkenin doğusundaki askeri başarılarından rahatsızlık duyuyor ve bu başarıların Rusya liderinin itibarını koruyarak krizden çıkma şansını azalttığını düşünüyor.  Reuters, Merkel’in Kiev ziyaretinin amacının Poroşenko’ya baskı yapmak olduğunu haber veriyor: “Üst düzey bir yetkilinin bildirdiğine göre, Almanya’nın başını çektiği diplomatik çabaların merkezinde Ukrayna Cumhurbaşkanına Rusya yanlısı isyancıları aşağılayıcı yenilgiye uğratmaması için baskı yapmak duruyor. Çünkü Berlin,  Ukrayna’nın bu başarısının Putin’in sert tepkisine neden olacağından endişe ediyor… Alman lider hem de bu ziyaretten yararlanarak Poroşenko’yı ve sert önlemlerden yana olan ulusalcı güçleri kendi askeri imtiyazlarından yararlanarak doğudaki isyanı bastırma politikasının sonuçlarının zararlı olması konusunda ikna etmeye çalışıyor. Berlin, Doğu Ukrayna’da Putin’in adamlarının yenilgisinin Kremlin’in öngörülemeyen tepkilerini provoke edeceğini, krizi yeni ve tehlikeli aşamaya taşıyacağını düşünüyor. Reuters’a konuşan üst düzey yetkili Almanya’nın bakış açısını bu sözlerle ifade ediyor: “Poroşenko silahla kazanamaz. Putin buna izin vermez”.
İkinci analiz ise Echo Moskvı radyosundan. Daha doğrusu, Ukrayna konusunda uzman gazeteci Yuliya Latınina’dan. Latınina da Merkel’in amacının Poroşenko’yu ateşi durdurmaya ikna etmek olduğunu bildiriyor. Rus yazara göre, Almanya Başbakanı Ukrayna Cumhurbaşkanına Putin’in her türlü öngörülemeyen adıma hazır olduğunu anlatmaya çalışıyor: “Putin, Ukrayna’nın ateşi durdurmaması halinde gerçek savaş olacağı mesajını veriyor. Bu bir blöf mü, gerçekten Rusya’nın Ukrayna’daki askeri araçları saldırıya geçecek mi, söylemek zor. Ama görünen o ki en azından Avrupalılar ciddi şekilde korkmuş durumdalar ve şimdi biz bu trajikomik hikayeyi izliyoruz. Rusya ile açık savaştan ve AB’nin istemediği halde yeni yaptırımlar uygulamak zorunda kalacağından korkan Avrupa Ukrayna’yı ateşi durdurmaya ikna etmeye çalışıyor. Çünkü yalnız ateş kesilirse, Lugansk ve Donetsk cumhuriyetleri yaşayabilir”.
Yani işin özeti şu: Putin, Kiev’e ve Batı’ya Ukrayna’nın ateşi durdurmaması halinde Rusya’nın karşı saldırıya geçeceğine ilişkin mesaj veriyor. Batı da bu mesajdan korkuyor ve Ukraynalıları ateşi durdurmaya ikna etmeye çalışıyor.
Rusya savaş tehdidiyle Kiev’i taviz vermeye zorluyor
Yuliya Latınina’ya göre, Donetsk ve Lugansk’taki ayrılıkçılar  Putin’in onlara atfettiği askeri görevleri yerine getiremiyor: “Ukrayna ordusunun savaş kabiliyetinin olmamasına, gönüllü taburların tecrübesizliğine rağmen Donetsk ve Lugansk’daki sarhoş lümpenler savaşmayı ve askeri görevleri yerine getirmeyi başaramıyor.  Bu durumda Putin’in önünde iki olasılık var. Ya artık bir kısmı Ukrayna’da olan ordusunu kullanarak savaşacak, ya da bir şekilde Ukrayna’yı ateşi durdurmaya ikna edecek. Şu an Putin birinci olasılıkla tehdit ederek ikinci olasılığı gerçekleştirmeye çalışıyor”.
Ukrayna’dan bugün sabah saatlerinde gelen haberler de gerek Reuters’ın, gerek Latınina’nın tezlerini doğrular nitelikte.
Doğudaki gönüllülerden oluşan Donbass taburunun komutanı Semyon Semyonçenko sabah saatlerinde Rusya’nın 50 zırhlı aracının sınırı geçtiğini duyurdu. Semyonçenko, zırhlı araçlardan yaklaşık 40’nın Mariupol kentine doğru ilerlediğini, geri kalan araçların ise Kuteynikovo, Amvrosievka ve İlovaysk’a hareket ettiğini bildirdi. Donbass’ın komutanı Ukrayna askerlerinin zırhlı araçlara ateş ettiğini, yaralananlar olduğunu  kaydetti.  Diğer gönüllü taburunun – Azov’un komutanı İgor Mosiyçuk ise Rusya’ya ait 30 tankın sözde Donetsk Halk Cumhuriyeti sembolleriyle donatılarak Ukrayna’ya girdiğini bildirdi. Mosiyçuk, Ukrayna askerlerinin eşit olmayan savaşa girdiğini ve Rus zırhlı araçlarını durdurmaya çalıştıklarını vurguladı.  Antiterör Operasyonları Karargahından yapılan açıklamada bu haberler kısmen doğrulandı. Basın merkezinin açıklamasında sabah saatlerinde Rus zırhlı araçlarının sınırdan Novoazovsk iline ve Şerbak köyüne girmeye çalıştığı, Ukrayna sınır güçlerinin araçların girişini engellemeye çalıştığı, çatışmanın sürdüğü bildirildi.
Öte yandan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bu hafta Ukrayna’nın doğusuna ikinci “insani yardım konvoyu” göndermeye hazırlandıklarını duyurdu. İlk konvoyu Kiev’in  izni olmadan, Kızıl Haç temsilcilerinin müdahalesine bile izin vermeden Ukrayna’ya sokarak ayrılıkçılara teslim eden Kremlin’in bu açıklaması da Moskova’nın gerilimi yüksek tutarak Kiev’i taviz vermeye zorlama politikasının sürdüğünün göstergesi.  Rusya, savaş tehdidiyle Ukrayna’yı jeopolitik tercihini değiştirmeye zorluyor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara