Tarih 6 Mart 1955;
Yetmiş yıllık ömrün sonu olacak tarih…
Azerbaycan’ın en büyük mücahidini aramızdan ayıracak tarih, kalplerimizi
yakacak, gözlerimizden kan akıtacak tarih…
Evet, Mart’ın altısı Ankara Üniversite Hastanesi’nde yatan
Ebedi Önderimiz Resulzade Mehmet Emin Bey, yanında eşi Leyla Hanım, amcazadesi
Ali Resuloğlu, arkadaş ve hemşerilerinden Vehep Yurtsever, Kerim Oder,
Dr.İbrahim Badal ve eşi, Dr.Sultan Hacıoğlu, Enver Dadaş ve eşi olduğu halde,
otuz yıldan beri düçar olduğu şeker hastalığına inzimam eden prostatın ağır
krizi ile mücadelededir.
Dakikalar geçtikçe sıhhi durumu ağırlaşmakta. Üniversite
hastanesi hekimleri ile arkadaş ve hemşerilerinden: Dr.Hamid Ataman, Dr.Behman
Turan, Dr. İbrahim Badal, Dr.Behram Solak, Dr.Feyyaz Kasımoğlu, Dr.Sultan
Hacıoğlu, Dr.Mehmet Kengerli ve Dr.Ahmet Yaşat tarafından gösterilen alaka ve
ihtimama rağmen aramızdan ayrılmakta olduğu müşahede edilmektedir.
O, ölümünün değil, ömrünü vakfettiği sevgilisi Azerbaycan’a
kavuşmadan, sonsuz yolculuğa çıkmanın hüznü içindedir…
Kalplerimiz yanıyor, göz yaşlarımız bu yanmayı dindirmeye
çalışıyor. Fakat heyhat, ne kalbimizin yanması duracak, ne de akan
gözyaşlarımız…
Saat 22:50… Hıçkırıklar tutulamıyor…
Ağlıyoruz, büyük insanın ardından… Tabiat da bizimle
beraber: gök tutamıyor gözyaşlarını, rüzgar bu zamansız ölüme isyan etmekte….
Fakat ne yapılsa, hepsi boş…
Resulzade, artık dönüşü olmayan
bir yolculuğa çıkmış bulunuyor. Yanımızda O’nun cansız vücudu. Ruhu, belki de
sevgilisi Azerbaycan’a kavuşmuş. 35 yıllık ayrılık acısını dindirebilmek için,
onun üzerinde dolaşmakta…
Arkadaşları, bu büyük Ölüye son vazifelerini yapmaya
çalışıyorlar. Telgraflar, O’nun hemşerilerine ve dostlarına acı hakikati
iletirken Ankara Radyosu 7 Mart günü 22:45 neşriyatında bütün dünyaya duyurmuş
oldu…Artık onu tanıyan ve bilen her insan hüzün içindedir.
Bizler acımızı gözyaşlarımızla hafifletmeye çalışıyoruz. Ya Resulzade’nin öz yurdunda esir yaşayan
milleti ne yaptı?.. Onun uğrunda akıtılacak bir damla yaşın ölüm
getirebileceğini bilen o bahtsız millet ne yaptı? Bari, karanlık gecelerde
olsun ağlayabilmek, yanan kalbini serinletebilmek imkanını bulabildi mi?
8 Mart 1955, Ankara’nın Hacı Bayram Camiindeyiz. Resulzade’nin
musalla taşında duran tabutu başında arkadaşları, hemşerileri ve dostları saygı
nöbeti tutmaktalar. Saat 12:30’a yaklaşmaktadır.
Cenaze merasimine iştirak etmek üzere; O’nun dostları ve
hemşehrileri Hacı Bayram Camii’ne gelmekteler. Anadolu’lu kardeşlerimiz de
cenaze merasimine bir kıt’a polis göndererek Azerbaycanlı kardeşlerinin büyük
acısını paylaşmaktalar. Ankara Valisi Sayın Kemal Aygün de gelmiş bulunuyorlar…
Saat 12:30’da cenaze namazının kılınmasını müteakip cenaze
alayı ağır ağır hareket etti.
Cenaze alayının en önünde Azerbaycan Kültür Derneği,
İdil-Ural Türkleri, Cafer Seyidahmet Kırımer, Kırım Türkleri Yardımlaşma
Derneği, Milli Kütüphane, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Kütüphaneciler
Derneği, Karslı Yüksek Tahsil Talebelerine Yardım Derneği, Azerbaycan Kültürünü
Yaşatma Derneği, Atamanlar-Araslılar Ailesi, İstanbul’daki hemşehrileri, Sandro
ve Gürcü dostları, İstanbul’daki arkadaşları, Mehmet Sadık Aran, Ankara Türk
Ocağı, Hür Polonyalılar ve Ankara Eski Polonya Sefiri, Türkistan Milli Birliği,
Gazeteciler Cemiyeti, Polonyalı dostları, Kıbrıs Türk Kültür Derneği, Zafer
gazetesi, Emlak ve Kredi Bankası, Hakimiyet gazetesi tarafından gönderilen
çiçekler bulunuyordu.
Çelenkleri takiben polis kıtası, polis kıtasından sonra
merhumun tabutu ve tabutun arkasında da Merhumun eşi, dost ve hemşehrileri yer
almıştı.
Tabut, Ankara Adliye Sarayı önüne kadar eller üstünde
taşınarak burada cenaze arabasına konuldu. Cenazeyi hamil araba en önde olmak
üzere, Asri Mezarlığına doğru taksilerle hareket edildi.
Asri Mezarlık önünde tabut arabadan alınarak Merhumun
makberine kadar yine eller üstünde taşındı. Ankara Asri Mezarlığının 156 ada 12
parsel numaralı kısmında açılan makber yanına konuldu, gözyaşları arasında
tedfinine başlandı.
Resulzade’nin dünyada kalmış olan et ve kemikten ibaret
vücudunu, Türklüğün kıblegahı Ankara’nın mukaddes toprağı, en aziz misafirim
diyerek bizden alırken, Türklüğü ile, Azerbaycan’ı ile, Kafkasya’sı ile davası
ve insanlığı ile gözlerimizin önünde daima canlı duran metin, azimkar, güler
yüzlü, idealist Resulzade’yi kalplerimize gömüyorduk.
Şimdi, kalplerimizde yaşayan Resulzade ile Ankara toprağında
misafir olarak yatan Resulzade’nin, hür Azerbaycan’da abideleşerek Türklüğün
ikinci bir ziyaretgahı olacağı günün çok yakın olduğunu görmek, O’nun ölümünden
mütevellit acımızı hafifletecek yegane tesellimizi teşkil etmektedir.
(Yazının devamında konuşmalar yer almaktadır)
KURBAN BİTER
Yüce Tanrı mekanını cennet etsin. Rahmet, saygı ve şükran duyguları ile anıyorum.
YanıtlaSil